Sosyal Medya

Güncel

Bölgemizde “oyun”un dışında kalmamak için…

Suriye ve Irak



Suriye ve Irak’ta operasyonlar sürüyor. Hem büyük güçler hem de bölgenin önde gelen ülkeleri bölgedeki “oyun”da uzun vadeli stratejik menfaatlerini koruma çabasında... Enerji dengeleri de deÄŸiÅŸiyor.
 
Irak ile Ä°ran, OPEC içinde Suudi Arabistan’a karşı yeni bir ağırlık merkezi haline geliyor. Kürt petrolünün en az yarısının Ä°ran’a uzanacak yeni bir boru hattı üzerinden taşınması yönündeki teknik görüşmeler olumlu sonuçlandı bile. Kürt gazının Türkiye’ye getirilmesi hâlâ gerçekleÅŸmedi. IŞİD yenilgiye uÄŸratıldıktan sonra elindeki petrol, elektrik santrali, rafineri, baraj gibi enerji varlıklarının kime verileceÄŸine dair kavga henüz sonuçlanmadı. Åžu an Fırat Kalkanı Operasyonu sayesinde rafa kalkan, Tahran ve Erbil’in de desteklediÄŸi anlaşılan petrol ve doÄŸal gaz ihracatının Irak ve Suriye’deki Kürt koridoru üzerinden DoÄŸu Akdeniz limanlarına ulaÅŸtırma arzusu uygulama için uygun zamanı bekliyor. Daha Mezopotamya’yı sulayan ve “su savaÅŸları”nın nedeni olacağı ileri sürülen Fırat ve Dicle kaynaklarının nasıl paylaÅŸtırılacağı rekabetine gelmedik bile.
 
Tüm bu geliÅŸmeler karşısında Türkiye yanıbaşında cereyan etmekte olan yeni “Büyük Oyun”un dışında kalmamak için ne yapmalı?
 
Suriye, Irak, IŞİD
 
OrtadoÄŸu’ya bakışı tamamen farklı gözüken Trump’ın 20 Ocak 2017’de Oval Ofis’te oturmaya baÅŸlayacak olması, seçtiÄŸi ekibin bakış açıları, Rusya’nın DoÄŸu Akdeniz’de daimi hava ve donanma üsleri elde etmesi, Çin’in ürkek yeni oyuncu olarak belirmesi, Ä°srail’in ÅŸimdiye kadarki perde gerisinden calışmasını gün ışığına çıkartmaya baÅŸlaması bölgemizdeki zaten ağır olan havayı daha da karamsar hale getiriyor.
 
Ä°ran ve giderek daha fazla Tahran’ın etkisi altına giren Irak, toplam üretimleri bakımından yakın gelecekte Suudi Arabistan’ı geride bırakıp OPEC içinde belirleyici güç haline gelebilir. DiÄŸer OPEC dışı iki büyük üretici olan ABD ve Rusya da birlikte hareket etmeleri halinde dünya petrol piyasasını önemli ölçüde belirleme gücüne eriÅŸebilir.
Suriye’de Rusya, Ä°ran ve aynı yoÄŸunlukta olmasa da Çin, Batı’nın ve Körfez/Türkiye Sunni güçlerinin insafına bırakmak istemediÄŸi Åžam’ın yanında yer alıyor. Bu güçler, Kasım 2014’deki uçak krizi sonrası Halep’in doÄŸusunun muhalif güçlerden temizlenmesi ve Esad ile dolaylı diyalog kanallarının açılması karşılığında, Türkiye’ye sınırları boyunca güvenlik bölgesi oluÅŸturması için yeÅŸil ışık yaktı. Bu da hem sınırın IŞİD’den temizlenmesine, hem Ankara ile Washington arasındaki baÄŸların PYD nedeniyle sarsılmasına yol açtı. Aynı zamanda Ankara ile Tahran’ın yeniden bölge düzeni üzerine istiÅŸarelerine de vesile yarattı. Bu arada, Ankara’nın Suriye konusunda baÅŸta Suudi Arabistan ve Katar olmak üzere Körfez ülkeleri ile geçmiÅŸ mutabakatı da rafa kalkmış oldu.
 
Türkiye, Suriye’de baÅŸtan itibaren olması gereken reelpolitik çizgiye yaklaÅŸtırıldı. Ä°srail ile büyükelçi teatisi gerçekleÅŸti, Mısır’da Mursi’nin idam kararının iptali ile Ankara-Kahire hattının açılması için iÅŸaret fiÅŸeÄŸi çakıldı. Suriye’nin geleceÄŸinde ÅŸayet ABD ve AB bölge ülkelerinin menfaatlerine ve kaygılarına uygun davranmazsa OrtadoÄŸu’nun kaygan zemini üzerinde Moskova-Tahran-Ankara ekseninin ağırlık kazanacağı anlaşılıyor.
 
Irak’ta ise ÅŸu anda öncelik Musul ve çevresinde (aynı zamanda Rakka’da) IŞİD’ın tasfiye edilmesi. Ama bu operasyon, büyük kayıplarla da olsa, sonuçlandığında Kerkük ve Musul’un statüsü, Kürt Özerk Yönetimi’nin bağımsızlık referandumuna gidip gitmeyeceÄŸi, BaÄŸdat-Erbil iliÅŸkilerinin geleceÄŸi gibi konulara geri döneceÄŸiz. Ankara-BaÄŸdat arasındaki Washington ile Tahran’ın da dahli olduÄŸu anlaşılan nahoÅŸ demeçlerle atışma, BaÅŸika’daki kampın derhal kapatılması isteÄŸi iliÅŸkileri ciddi ÅŸekilde zedeledi. Musul’un IŞİD’ten kurtarılmasında ne Washington ne BaÄŸdat ne de Tahran Ankara’ya rol kaptırmak istedi. Oysa Erbil’deki Mesut Barzani ile yakın baÄŸlarını da kullanıp genellikle Ä°srail’in uyguladığı tarzda, fazla gürültü yaratmadan “oldu bitti” operasyonları yapılabilir, Türkmen, Kürt ve Sünni aÅŸiretler daha akıllıca harekete geçirilebilirdi doÄŸrudan Türk askerinin çizmesi sahaya ayak basmadan.
 
Suudi Arabistan için çanlar çalıyor mu?
 
Konvansiyonel olmayan enerji kaynaklarının keÅŸfi ve ticari üretimlerinin mümkün hale gelmesi, OPEC dışı üretim sahalarının devreye girmesi, yakıt çeÅŸitliliÄŸinin artması Körfez bölgesi ve OrtadoÄŸu’nun enerjideki eski haÅŸmetini geriletti, ama hem rezervlerin büyüklüğü hem çıkartma maliyetlerinin düşük olması nedeniyle OrtadoÄŸu, özellikle de Körfez bölgesi, hâlâ dünya enerji dengelerinde yaÅŸamsal önemini sürdürüyor.
 
Irak, dünya petrol rezervleri liginde 5'inci sırada. Ãœretim hacmi bakımından, günlük 33,5 milyon varil üretimi olan OPEC içerisinde günlük 4,6 milyon varil ile Suudi Arabistan’dan sonra ikinci sırada geliyor. Åžayet çatışmalar durulur, yatırım ortamı iyileÅŸir, petrol fiyatları 65 doların üzerine çıkar ve beklenen yatırımlar akmaya baÅŸlarsa Irak, üretimini bugünkü Suudi düzeyine (10,5 milyon varil) rahatlıkla çıkartabilir.
 
OPEC’in üçüncü büyük üreticisi Ä°ran da halen piyasaya 4,5 milyon varil civarında petrol sunuyor. Trump, ÅŸimdiye kadarki Washington-Ä°ran iliÅŸkilerinde saÄŸlanan iyileÅŸmeyi tersine çevirmezse, yaptırımlar tamamen kalkarsa,  bir türlü sonuçlandırılamayan yeni petrol kanunu da yürürlüğe girerse bu rakam süratle artabilir. Yani, Ä°ran ve giderek daha fazla Tahran’ın etkisi altına giren Irak, toplam üretimleri bakımından yakın gelecekte Suudi Arabistan’ı geride bırakıp OPEC içinde belirleyici güç haline gelebilir. DiÄŸer OPEC dışı iki büyük üretici olan ABD ve Rusya da birlikte hareket etmeleri halinde dünya petrol piyasasını önemli ölçüde belirleme gücüne eriÅŸebilir.
 
Bu itibarla, hiç akıldan çıkartmayalım: Åžu anda ciddi finansal bunalım içinde olan, daha geçenlerde yükselen ekonomiler arasındaki en yüksek tahvil borcu (17,5 milyar dolar) alan, Yemen’de savaÅŸ makinası teklemeye baÅŸlayan Suudi Arabistan’ın Ä°ran’a karşı tavizsiz yaklaşımı, bölgesel nüfuz rekabetinin ve "Åžii Hilali"nin yükseliÅŸinin durdurulması amacının yanı sıra, bu kendisini aÅŸacak toplam petrol gücü ve Körfez’in seyrüsefer serbestliÄŸinin Umman ve Yemen üzerinden Ä°ran hakimiyetine geçmesini önlemeyi de hedefliyor. Ä°ran’ı dengelemek, hatta geriletmek için bölgenin ekonomik ve askeri süper gücü olan, nüfusunun çoÄŸunluÄŸu Sünni Türkiye ile de bu yüzden yakın duruyor. Ama realpolitik, Ankara’yı eskisine kıyasla geleneksel bölgesel rakibi Ä°ran’a yönelik daha gerçekçi ve esnek bir yaklaşıma itiyor.
 
Bağdat-Erbil-Tahran hattı
 
Bölgenin önümüzdeki on yılına damga vuracak diğer önemli gelişme olan Kürt bağımsızlığı tutkusunu ve Bağdat-Erbil-Tahran ilişkilerini de iyi okumak gerekiyor. Evet, aralarında sorunlar var, tarihi husumet nedeniyle bağları zayıf, gerilim iniyor çıkıyor ama karşılıklı menfaatler söz konusu olunca yelkenler indiriliyor, müzakereciler masaya oturup bir orta yol bulabiliyorlar özellikle son aylarda gözlediğimiz kadarıyla.
 
Irak’ın Basra’dan ihraç ettigi ham petrol Kasım ayı itibariyle günlük 3.2 milyon varil civarinda. BaÄŸdat, Erbil’in anayasal hakkı olan petrol gelirlerinden yüzde 17 bütçe payını uzun süredir ödemiyor. Gerekçe çok; Kürtlerin petrol üretimini Irak Devlet Petrol Åžirketi’ne (SOMO) vaat edildiÄŸi sekilde teslim etmemesi, petrol sahalarının kendi rızaları alınmadan uluslararası ÅŸirketlere cazip koÅŸullarda uzun süreli üretim anlaÅŸmaları ile verilmesi, Türkiye üzerinden sattığı kendi petrolünün gelirlerinin paylaşılmaması, galiba daha da önemlisi kendi hazinesinin tam takır olmasi gibi.
 
Kürt yönetimi, bugün kendi inÅŸa ettirdigi bağımsız petrol boru hattı ile petrolünü doÄŸrudan Ceyhan üzerinden yüksek deÄŸerli pazarlara satabiliyor. Ekim ayında ortalama günlük 541 bin varil ihraç ederek (ortalama 40 dolardan) aylık 632 milyon dolar kazandı. Erbil, IŞİD riskinin de etkisiyle yeni yatırımcı bulamıyor, ticaretini finanse etmekte güçlük çekiyor, ödemelerini yapamıyor. Suriye’den kaçan mülteciler de ağır bir yük teÅŸkil ediyor ekonomiye. Dahası, bölgedeki Kürt gruplar/partiler KDP, PUK, Goran ve PKK sürekli çekiÅŸme içinde.
 
Kürt yönetiminin ayakta kalabilmesi için aylık asgari 1 milyar dolar gelire ihtiyacı olduÄŸu hesaplanıyor. Yani, 350-400 milyon dolarlık ilave bir gelir ya da uzun vadeli finansmanın saÄŸlanması elzem. Türkiye’ye, petrol üretici ve tacirlerine yaklaşık 5 milyar dolar borcu var. Bu nedenle, acilen Türkiye’nin desteÄŸi ile doÄŸal gaz sahalarını da iÅŸletime açmalı ve Türk pazarına göndermelidir ilave gelir kazanmak için. SaÄŸlam gelir kaynaklarına kavuÅŸmadan, BaÄŸdat, Tahran ve Ankara’nın rızası olmadan, ABD ve Rusya’dan yeÅŸil ışık görmeden, komÅŸu ülkelerdeki ayrılıkçı Kürt hareketler ile arasına mesafe koymadan Erbil’in uzun vadeli hedefi olduÄŸunu saklamadığı bağımsızlığı kazanması mümkün görünmüyor.
 
Ä°lginç baÅŸka bir mutabakat, Haziran ayında Kürt yönetimi ile Ä°ran arasında saÄŸlandı. 'Türkiye’ye münhasır bağımlılığı azaltmak' amacıyla günde 250 bin varil petrolün Ä°ran’a uzanacak yeni bir boru hattı üzerinden taşınması yönündeki teknik görüşmeler olumlu sonuçlandı. Henüz iki tarafın imzaladığı resmi bir anlaÅŸma yok ama Kürtler bu ÅŸekilde petrollerinin Türkiye dışında baÅŸka güzergahlardan taşınması yönündeki iradelerini ortaya koymuÅŸ oldular.
Bugün tartışma yaratan ve Kürt bölgesinin sınırları dışında kalan Musul ve Kerkük’ün statüsü de çok yakında, özellikle IŞİD’e karşı harekat tamamlandıktan sonra sıcak bir gündem maddesi olarak karşımıza çıkacak. Kerkük’ü zamanında IŞİD’e karşı Kürtler savundu, oradaki demografik dengeler epey önce deÄŸistirildi. Zengin petrol yatakları hukuken hâlâ BaÄŸdat’ın denetiminde olsa da kentin yönetimi büyük ölçüde Kürt peÅŸmergelerin elinde. Musul’un ise nüfusunun çoÄŸunluÄŸu Sünni Arap, önemli bir Türkmen varlığı da var ama çoÄŸu kaçtı; onların yerine Åžii milislerin, Kürtlerin yerleÅŸmesi bu kentin demografik dengesini de bozacaktır.
 
Ä°ran’ın Kürt hamlesi
 
Nuri el-Maliki'nin mezhepçi ve ayrımcı politikasının yarattığı çatışma ortamı ertesinde ABD ve Ä°ran’ın müdahalesi ile Haydar Ä°badi 8 Eylül 2014’te Irak BaÅŸbakanı olmuÅŸtu. Çok ÅŸey deÄŸiÅŸmedi. BaÄŸdat’ta etkinliÄŸi giderek artan Ä°ran, Kürt Bölgesel Yönetimi üzerinde de ağırlığını arttırmaya, Erbil’in münhasıran Türkiye’ye bağımlılığını kendi lehine azaltmaya çalışıyor. Özellikle de baÅŸta Süleymaniye olmak üzere bölgenin güneyini kontrol eden Talabani’nin partisi PUK (ve de diÄŸer önemli muhalif grup Goran) hem BaÄŸdat hem de Tahran istikametinde hareket ediyor, Barzani’yi zorluyor. Ankara’nın Irak’taki Kürtlere yönelik stratejisinin sadece Barzani’nin KDP’si deÄŸil, aynı zamanda diÄŸer Kürt güçleri de hesaba katacak, onları Türkiye’ye yakınlaÅŸtıracak, menfaat baÄŸları yaratacak ÅŸekilde deÄŸiÅŸtirilmesi gerekebilir.
 
ABD, Musul harekatının baÅŸarısı için 30 binden fazla federal Iraklı askeri aylardır eÄŸitip teçhiz etmenin yanı sıra Erbil’in ödemekte güçlük çektiÄŸi PeÅŸmerge maaÅŸlarını karşılamayı da üstlendi. Hatta, Kerkük petrolünün Kürt bölgesi üzerinden Ceyhan’a akıtılmasında Mart 2016’dan itibaren yaÅŸanan kesinti sorununu çözmek için BaÄŸdat’a baskı yaptı. Bu sayede, SOMO ile Kürt yönetimi anlaÅŸtı ve Eylül ayından bu yana günlük 150 bin varillik Kerkük petrolü yeniden kuzeye akmaya baÅŸladı. Gelirinin yüzde 50-50 paylaşılmasına dair mutabakat sayesinde en çok ihtiyaç duyduÄŸu dönemde Erbil’in kasasına ilave para giriyor.
 
Yine ilginç baÅŸka bir mutabakat, Haziran ayında Kürt yönetimi ile Ä°ran arasında saÄŸlandı. “Türkiye’ye münhasır bağımlılığı azaltmak” amacıyla günde 250 bin varil petrolün Ä°ran’a uzanacak yeni bir boru hattı üzerinden taşınması yönündeki teknik görüşmeler olumlu sonuçlandı. Henüz iki tarafın imzaladığı resmi bir anlaÅŸma yok ama Kürtler bu ÅŸekilde petrollerinin Türkiye dışında baÅŸka güzergahlardan taşınması yönündeki iradelerini ortaya koymuÅŸ oldular.
 
Åžayet özellikle fiyat üzerine ihtilaflar giderilir ve bu proje gerçekleÅŸtirilirse Kürt petrolü, Irak sınırına yakın Kermensah ya da Tebriz rafinerilerine gönderilirken, Erbil yönetimi de bunun karşılığında Ä°ran’ın Körfez’deki limanlarından takas çerçevesinde petrol alıp uluslararası piyasalara kendisi satabilecek. Aynı hatta paralel olarak bir doÄŸal gaz boru hattının da düşünüldüğü anlaşılıyor. Tabii ki, BaÄŸdat hükümetinin bu projelere onay vermesi gerekecek, ama bunun güç olmayacağını söylemek için müneccim olmaya gerek yok.
 
Trump ekibi Kürtlerin dostu
 
Trump’ın kilit danışmanları’nın bazıları Kürtlere son derece yakın duran müttefikler. Ulusal Güvenlik Danışmanı olması beklenilen emekli general Mike Flynn Kuzey Irak’ta PeÅŸmerge ve Kürt istihbaratı ile birlikte özel harekat yönetmiÅŸ birisi. DışiÅŸleri Bakanı olarak isimleri geçen John Bolton ve Newt Gingrich bağımsız Kürdistan lehine tavır almış kiÅŸiler. Savunma Bakanı olması beklenilen Alabama Senatörü Jeff Sessions, 1990’ların sonunda Kürtlere ABD garantisi verilmesini savunuyordu. Barzani’ye danışmanlık da yapan BaÄŸdat’taki eski ABD büyükelçisi Zalmay Khalilzad ya BaÅŸkan’ın özel temsilcisi olacak ya da Yakın DoÄŸu’dan sorumlu bakan yardımcısı Amerikan DışiÅŸleri’nde. Mike Rogers ve Lübnan asıllı Walid Phares de yine Trump ekibinde etkili görevler bekleyen Kürt dostu ÅŸahsiyetler. Kürtlerin bağımsızlık ya da BaÄŸdat ile eÅŸit egemenlik için sahaya inmeleri halinde Washington’da kendilerine ciddi ÅŸekilde kulak verecek, destek saÄŸlayacak bir yönetim ekibi olduÄŸunu söylemek yanlış olmaz.
 
Türkiye ne yapmalı?
 
Önümüzdeki dönemde tüm bu geliÅŸmeleri ve geleceÄŸe dönük beklentileri Ankara’nın ekonomik, güvenlik, enerji, su, ticaret, yatırım ve kültür boyutlarını da içerecek kapsamlı bir deÄŸerlendirmeye alması gerekiyor.
 
Türkiye için bundan sonraki dönemde ideal strateji, (i) (kendi güvenliÄŸimiz için) Suriye’nin bölünmez bütünlüğünü savunmak, (ii) IŞİD’in temizlenmesi, ama buna paralel bölgedeki Sünni ve Türkmen aÅŸiretlerinin hak ve hukuklarının korunması, (iii) artık DoÄŸu Akdeniz kıyısında sınırsız donanma ve hava üsleri yaratmış Rusya’nın mevcudiyetini kabul etme ve beraber çalışma, (iv) Ä°ran ile perde arkasında stratejik mutabakata vararak vekalet savaşına son verme, (v) Esad takıntısından kurtularak ÅŸimdilik özel temsilci/istihbarat teÅŸkilatları düzeyinde diyalog kanallarını açarak Åžam’ı da  denkleme yeniden katma olarak görülüyor.
 
Ayrıca, Hatay ve Sınır AÅŸan Sular gibi konuları erken aÅŸamada çözüme baÄŸlama, Irak’takine benzer özerk bir Kürt yönetiminin sadece Kürtlerin kahiri çoÄŸunlukta olduÄŸu alanlarda yaratılmasına ses çıkartmama, hatta hamiliÄŸini üstlenme, sınırdan itibaren Fırat'tan batıya doÄŸru 90 km geniÅŸliÄŸinde, 40-45 km derinliÄŸindeki alanı kontrol altına alma ve ülkemizdeki Suriyeli mültecilerin olabildiÄŸince bu güvenli alana geri gönderilmesi hedefini ivedilikle tamamlama da çok önemli.
 
Kuru gürültü ya da tehditler ile değil, değişen dinamikleri ve dengeleri gerçekçi şekilde hesaba katan, tüm ilgili tarafların kendileri için olumlu, yapıcı bir şeyler bulabileceği esnek yeni bir bölgesel barış, güvenlik ve refah yol haritasını ivedilikle ortaya koymamızda, çok dikkatli ve akıllıca bir satranç oyunu kurgulayıp oynamamızda büyük yarar var.
 
Rusya’dan Yemen’e, Çin’den Almanya’ya kadar uzanan geniÅŸ bölgenin gerçek anlamda “ekonomik ve askeri süper gücü” olan bir ülkeden ÅŸu anda olduÄŸundan daha fazlasını bekliyor herkes. Herhangi bir etnik gruba ya da mezhebe takıntılı olmayan soÄŸukkanlı, uzun vadeli, oyun kurucu büyük güç yaklaşımını.
 
Aksi halde bırakın yeni küresel düzeni, hemen sınırlarımızın yanı başında bizim için yaÅŸamsal önem taşıyan yeni “Büyük Oyun”un dışında ya da sadece taÅŸeron konumunda kalacağız.
 
Mehmet Öğütçü, eski diplomat ve Uluslararası Enerji Ajansı, OECD, British Gas üst düzey yöneticisi.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.